14/06/2003 VATAN YAZI DİZİSİ KORKMAZ YİĞİT`İN İTİRAFLARI Yiğit "Mahkemeye siyasi bir müdahale olduğu kanısında mısınız" sorusunu yanıtlıyor: "Yahu rica ederim, ne kanısı! Bakınız, resmi yazılar var... * Ahmet Güryüz Ketenci: Siz, mahkeme safhasında açıkça her şeyi beyan ediyorsunuz, söylüyorsunuz; söylediklerinizle ilgili mahkemenin bir tasarruf yapmaması konusunda, mahkemeye siyasi bir müdahalenin olduğu kanısında mısınız? Korkmaz Yiğit: Yahu, rica ederim, ne kanısı! 3 Kasım'dan itibaren ben yaşamaya başladığımı hissettim. Bakınız, resmi yazılar var... Yani, yargıda inanılmaz bir müdahale var. İnanılmaz... Şimdi anlatacağım, olacak hadise değil. Herhalde Menderes'ten sonra bana yapılan ikinci bir kişiye yapılmamıştır Sayın Başkan. Başkan: Çok afedersiniz Sayın Yiğit, Sayın Yılmaz'la en son hatırlayabiliyor musunuz ne zaman görüştünüz? Bu vicahi olabilir, telefon görüşmesi olabilir. Korkmaz Yiğit: Telefonla görüştüm. Bu bant yayınlandı, Bank Ekspres'ten boyuna para çıkıyor, bir hücum var, ama banka o kadar likit ki, boyuna karşılıyoruz, çekilenin hepsini karşılıyoruz. Bank Ekspres'te off-shore yok, likit bankaydı, tertemiz bir bankaydı. Likit olmasını sağlamıştık. Tabii bu çıkışın nereye kadar devam edeceğini bilmiyorum. Boyuna Merkez Bankası'nı arıyorum, Hazine'yi arıyorum, Mesut Bey'i arıyorum ki, para çıkışı devam ediyor, ben karşılıyorum, eskaza eğer karşılayamayacağım bir an gelirse, bankacılık sektörü de zarar görebilir. Bizi izleyin, diyorum. Bu anlamda bir konuşma yaptık telefonda."Bir daha seninle konuşmamızın doğru olduğunu sanmıyorum" dedi. * Başkan: Tarihi hatırlayabiliyor musunuz? Korkmaz Yiğit: 20 Ekimle 25 Ekim arası bir gün olmalı. Ahmet Güryüz Ketenci: Bantlar açıklandıktan sonra... Korkmaz Yiğit: Evet. Daha banka TMSF'ye geçmedi. Başkan: O gün bugün bir daha görüşmediniz... Selamını almadım Korkmaz Yiğit: Görüştüm. Geçen sene Bodrum'daydım. Orada bir yerde eşim ve çocuklarımla tatil yapıyorduk... Bir masada yemek yemek üzereydik. Restoranın sahibi gelip, yan masaya Mesut Bey'in geleceğini söyledi. Ben gitmedim. Ben bu taraflarda başka bir yerde kaldım. Herhalde restoran sahibi onu da söylemiş olmalı. Bana mesaj gönderdi. Giderken selam verdi, almadım. Görüşmemiz bu kadar oldu. Şimdi kurguyu verebildim mi? Çakıcı, bu işin sadece gösterilen kısmı, esas suçüstü yakalananlar onlardı. Peki bundan sonra ne yapmaları lazımdı; Korkmaz'ı linç etmeleri lazımdı. Güneş Taner Bey, bir toplantı yapıyor, Hazine bürokratlarını, Merkez Bankası bürokratlarını, Adalet Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bürokratlarıyla. Burası önemli, altını çizerek söylemek istiyorum. Şu an söyleyeceğim şey Meclis soruşturma komisyonunun 125 ve 126'ncı sayfalarındaki konuşma ve sanıyorum ki bu daha sonra Resmi Gazete'de yayımlanıyor, deniliyor ki: İşte, biz bu bürokratlarla bir toplantı yaptık. Toplantının sonunda Korkmaz Yiğit'in tutuklanmasına karar verildi. Ondan sonra ne oluyor bakınız, ertesi sabah Mali Suçlar Araştırma Kurumu, organize suçlar müdürlüğü, mali şube yetkilileri, yüz kişilik bir grup evimizi, iş yerimizi, aile fertlerimizi talan ediyorlar. Ben gözaltına alınıyorum. 9-10 kişi geliyor, gözaltındasın diyor. Savcı şeyini göreyim... Göstermiyorlar. Neyse gidiyor. Sanıyorum, 22 saat aralıksız işkence yaptılar bana. * Atilla Koç: Afedersiniz, fiziki mi? Korkmaz Yiğit: Fiziki... Dedim ki, siz ne istiyorsunuz da, benim verdiğim cevap sizi tatmin etmiyor, bana eziyet ediyorsunuz? Diyor ki, sen konuşmanın bir yerinde artık telefonları değiştirelim, başka kanaldan konuşalım... Sana kim bu tüyoyu verdi ki sen böyle bir karar verdin diyor. Mesut Yılmaz dedi diyorum. Hurra, bir etap giriyorlar. Onların da akılları almıyor. Herhalde bana eziyet edilmesini onlar söylüyor. * Ahmet Güryüz Ketenci: Sizin kanaldaki konuşmanızı söz konusu ederek değil mi? Korkmaz Yiğit: Hayır. O kanaldaki konuşma beni kurtardı. Yoksa öldüreceklerdi herhalde beni. O kanaldaki konuşma yayınlanmadan, dedim ki, beni İçişleri Bakanı'yla görüştür. Tabii bu konuşmalar şöyle oluyor: Beni çıkarıyorlar bir hücreden, gözlerim kapalı, arkadan birisi itekleye itekleye götürüyor, nereye götürdüklerini bilmiyorum. Orada, olmadık şeyler oluyor tabii. Dedim ki, İçişleri Bakam'yla görüştürün; hayır. İstanbul Valisi'yle görüştürün; hayır. Emniyet Müdürü'yle; hayır. Peki, seninle yalnız görüşeyim; hayır. O noktada beni imha etmek gibi düşünceleri oluşmuş olabilir. Daha sonra, orada bana eziyet eden aynı insanlar, beni Kırklareli Cezaevi'ne götürürken "Biz sana bunu yapmak ister miydik; ama orada o insanların adamları vardı; hele biz yapsak, bununla mı kalırdık, daha çoğunu yapardık" gibi ifadeler kullandılar. Uzatmayayım, gözaltından sonra gittik, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı'na... * Başkan: Güneş Taner'in toplantı yaptığı bürokratlardan, en azından bazılarının... Yani konumları olarak söylediniz de, isim olarak? Korkmaz Yiğit: Orada isimleri yazmıyor. Sorularak alınabilir o. Siz sorarak alacaksınız, ben de sizden alırım belki. * Halide İncekara: Yani siz bilmiyorsunuz?.. Korkmaz Yiğit: İstesem öğrenirim herhalde. Çünkü, Hazine bürokratları kim, Merkez Bankası bürokratları kim, onları öğrenmem herhalde çok zor değil. Neyse... Gittim savcıya. Orada Mesut Bey'in adamı savcı bey var, bir de şimdi başsavcı olan bir savcı var. Boyuna yanındayım; dört gün uykusuz, aç, çok zarar görmüş haldeyim; adam beni sorguluyor. Diyor ki, bak şunu da soruyorum, sakın sormadı deme. Böyle sorgulama mı olur yahu! Yani, formaliteyi tamamlıyor sanki, form dolduruyor... * Başkan: Normal mesai saatleri içinde mi oluyor bu? Korkmaz Yiğit: Normal mesai saatinde. * Kemal Kılıçdaroğlu: Savcıya çıkmadan önce doktora çıkma gibi bir... Korkmaz Yiğit: Doktora tabii ki gidiyoruz; medya ordusuyla girip çıkıyoruz. Ama yanımda 20 tane polis, rada bir şey söyleyemezsiniz. Söylediğinizde, öteki tarafa geçiyorsunuz, gece onların elinde kalıyorsunuz, sıkıysa söyleyin!.. * Atilla Koç: Doktor nasıl rapor veriyor? Korkmaz Yiğit: Bakmıyor ki doktor. Hangi doktora götüreceklerini biliyorlar. * Yüksel Çorbacıoğlu: Baksa, fiziki olarak bir şey belli olur mu? Ahmet Güryüz Ketenci: Yani çok kibarca yapıyorlar bu işi. Korkmaz Yiğit: Kibarca değil. Çok tuvalet sorunu yaşadım. Savcı daha ifademi alıyor, Mesut Bey'in arkadaşı olan savcı, boyuna telefonla arıyor, şunu sor... En sonunda savcı kızdı, telefonu açık bıraktı. Bu sefer de şöyle küçük notlar getiriyor, bunu sor, bunu sor... Avukatlarım söylüyor, Ankara'dan soruyorlar şunu sor, o savcı getirip bunu sor diyor ve daha hakimin karşısına çıkmadım, mahkemeye. Savcı bana diyor ki, Sağmalcılar'da bir tehdidin var mı diyor, nereyi istersin? Benim tutuklanmama karar vermiş, hakime çıkmadan. Sonra, bir nöbetçi hakime çıktık, tek kişi. Beni dinledi, o ruh haliyle nasıl, ne kadar konuşulabilirse. Seni tutuklamaya karar verdik dedi. Peki dedik. Bu bitmedi. İlk celsede tahliye olduk. Doğal olarak. Zaten, onların da yapacağı şey, bir celse tutabilmekti. * Kemal Kılıçdaroğlu: Ben bir şey sormak istiyorum. O dönem kamuoyuna ikinci bir bandın olduğunu, fakat bu bandın yayınlanmadığı şeklinde gazetelerde yer alan haberler vardı; bu doğru mu? Korkmaz Yiğit: Bir kere mevcut bandın on dört dakikası benim inisiyatifim dışında yayınlanmadı. O sırada benim televizyonların başındaki insanlar, kendi inisiyatifleriyle, burada hiç girmediğim bir ayrıntı vardı ki o kısmını yayınlamadılar. NOT : METİN INTERNET'DEN ALINMIŞTIR.